ÇaykaraDernekpazarıÇaykara KöyleriÇaykara Köyleri HaritasıÇaykara NeredeUzungölÇaykara nedirWhatsApp Link Oluşturma
DOLAR
35,9677
EURO
37,1790
ALTIN
3.307,49
BIST
9.951,65
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
reklam

Hacıları yolcu etmek sevaptır!

29.12.2021 10:20
A+
A-

Altmışlı, yetmişli yıllar…
Hacca gitmek farz, hacıları yolcu etmek sevaptır.
Önceden hacca gitmek kolay değildi. Kota yoktu ama hacca gitmek zengin işiydi. Zengin derken, hac farz oldu denecek durumda olanlar gidebilirdi.
Her köyden veya şehirlerdeki her mahalleden hacca gidenlerin sayısı 2-3, bilemedin iki elin parmak sayısı kadar insan olurdu. Karı koca hacca giden ise gidenlerin yüzde biri kadardı .

Çocukluğumda hacca gitme ayları, hep kış aylarına denk geldiğinden hacca yolcu etmek bana rüzgarlı, soğuk ve karlı günleri çağrıştırır hep. Hacca gidecek kişilerin hazırlığı en az bir ay önceden başlardı. Hac başvurusunu yapan hacı adayı, başvurusu kabul edilirse hemen hısım, akraba ve komşularını ziyaret etmeye başlardı. Bu ziyaretlerdeki asıl amaç varsa küskünlükleri, kırgınlıkları ortadan kaldırmak ve herkesle helalleşmek idi. Ziyaretler bitince hacı adayı, evin çatısına bir bayrak asarak, hacca gideceğini ilan ederdi. Bayrak asıldığını gören konu komşu, hısım akraba hacı evini (adı artık hacı evidir) ziyaret etmeye başlarlardı. Ziyaretlere beş on kişilik kafileler halinde gidilirdi. Ziyarete gidenler yanlarında baklava veya çay, şeker, kayısı, kuru üzüm, pirinç, ve Çaykara ekmeği gibi hediyeler götürürlerdi.

Hacıları yolcu etmek sevaptır! 1

Çaykara’da hacı uğurlaması 70’ler

Hacı adayının evine girmeden önce kapı önünde havaya mermi atarak, dinamit patlatarak “biz geldik” dercesine şenlik yapanlar da olurdu. Havaya atılan mermilerin kovanlarını toplamak da çocukların işiydi. Tarlalara doğru atılan dinamit lokumlarının kaldırdığı toz toprak çok uzaklardan görülür, çıkardığı ses ise birkaç saniye sonra duyulurdu.

Ziyaretçiler geldikten sonra sofra kurulur, çay kahve ikramı yapılırdı. Vakit gelmişse cemaatle namaz kılınır, Sonra Kura’n okunur, salavatlar getirilir, dualar yapılırdı. Bazı zamanlar Siyer-i Nebi’de okunurdu. Siyer-i Nebi Hz. Muhammed’in hayatını ve İslamiyetin ilk yıllarını (Dört Halife Devri’nde islamiyeti yaymak için yapılan savaşları) anlatan, Osmanlı alfabesiyle Türkçe yazılmış bir kitaptı. Siyer-i Nebi’yi herkes okuyamazdı. Osmanlıca okuyup yazabilen birkaç kişi, ilahi okur gibi yüksek sesle okur, okuyan kişi, anlaşılmadığını düşündüğü yerleri anlatarak açıklar, sonra kaldığı yerden okumaya devam ederdi. Dinleyicilerden bazıları zaman zaman heyecanlanır, salavat getirir, duygulanır hatta ağlayanlar bile olurdu.

Bir ay süren ziyaretler, hazırlıklar, şenlik denilebilecek törenlerden sonra yolculuk günü gelip çatardı. Hacı adayları son kez akraba, dost ve arkadaşlarının mezarlarını ziyaret eder, ertesi gün sabah erkenden kalkar, abdestini alır namazını kılar, hacca gitmek üzere salavatlar eşliğinde evinden yola çıkardı. Çatıda asılan bayrak, direği ile birlikte indirilir, hacıyı gönderecek kafilenin önünde Çaykara’ya kadar götürülürdü. Yolcu edecek olan kafile, Hacı’nın (O’na artık herkes Hacı diye hitap ederdi.) yakınları, akrabaları ve komşularından oluşurdu. Salavat getirme yol boyunca koro halinde ara ara sürdürülürdü.

Hacca gidiş karayoluyla olurdu. Hacı adayları seyahati otobüslerle yaparlardı. Her şirketin otobüsleri ve hacıların bavullarını, erzak ve eşyalarını taşımak için kamyonları vardı. Şirketlerin otobüsleri ve kamyonları bir gün önceden Çaykara’da hazır olurlardı. Kamyonlar bir gün önce yüklerini alırlar ve bazıları yola bile çıkarlardı.
Hacıların gideceği gün Çaykara kalabalık olurdu. Hacı gönderen göndermeyen herkes otobüslerin yanına gelir, giden hacıları yolcu ederdi. Ve yakınlarıyla sarılan, komşularıyla görüşen hacılar salavatlar eşliğinde otobüslere biner ve otobüsler, uzun uzun korna çalarak hareket ederlerdi.
Kurban bayramından yaklaşık bir ay önce yola çıkan hacılar, 3 gün süren yolculuktan sonra (Hicaz’a varmış olurlardı. Hicaz Mekke ve Medine şehirlerinin bulunduğu bölgenin adıdır.)

Bir ay boyunca neler yaptıklarını, nasıl olduklarını, sağlık durumlarını yazdıkları mektuplarla yakınlarına bildirirlerdi. Hicazda ölen Hacının olup olmadığı ise, radyo haberlerinden duyurulurdu. Tabii ölenlerin yakınlarına da haber Diyanet ya da şirket yetkililerince doğrudan verilirdi. Ölenlerin cenazeleri ise Hicaz’da defnedilirdi.

Hacılar, Kurban Bayramından bir hafta sonra evlerine dönerlerdi. Gelenler Çaykara’da karşılanır, önde bayrak arkada hacı yakınlarından oluşan kafile hacıyı alır, evine çıkartırlardı. Bayrak evin çatısına tekrar asılırdı. Bayrak asıldığı andan itibaren “Hayırlı olsun, Allah kabul etsin” ziyaretleri başlar, bu ziyaretler 20 gün, bir ay kadar sürerdi. Ziyarete gelenler, yine baklava ya da kumanya getirirlerdi. Gelenleri ev sahipleri ve Hacı karşılardı.(yaşlı hacılar, Hacı Efendi- odasında geleni bekler, karşılamayı orda yapardı.)

Hacı sağ elini gelenin yüzüne sürer “Allah sana da nasip etsin inşallah” derdi. (Hacı, Kabe’yi ziyareti sırasında sağ elini Kabe duvarındaki Hacer’ül Esvet taşına sürmüştür. İnanca göre o el yüze sürüldüğünde o kişiye hacca gitmek nasip olur.)
Sonra gelenleri buyur eder, oturtur. Hacda yaşadıklarını, gördüklerini, Mekke’yi, Kabe’yi, Medine’yi, Arafat’ı Şeytan’ı taşlamayı diğer ülkelerden gelen hacıları uzun uzun anlatırdı. Daha önce hacca gitmiş olanlar bu sohbete ara ara katılır, onlar da kendi anılarını anlatarak sohbeti renklendirirlerdi.

Gelenlere ilk olarak Zemzem Suyu ikram edilirdi. (Zemzem, kıbleye dönülerek, Besmeleyle içilirdi.) Sonra Hacı, gelenlere basit bir film makinası verirdi. Makineyi alan gözlerine dayar, makinenin kolunu manuel olarak çevirerek, içindeki filmleri izlerdi. Makinenin içinde, Kabe’nin, Hacer’ül Esvet Taşı’nın, Peygamber’in türbesinin, Tavaf eden insanların, Şeytan taşlamanın ve benzer yerlerin fotoğrafları vardı. İzleyen uzun uzun izler sonra yanındakine verirdi. Son olarak, gelenlere yemek ve Kabe Hurması ikram edilir. Hediyeleri verilir ve yolcu edilirlerdi. Hacıların verdikleri hediyeler ise şunlardı: Namazlık, Kabe resimli duvar halısı(halı değildi bezdi ama öyle denirdi), Tespih, (gençlere 33 lük, yaşlılara ve kadınlara 99’luk.), namaz fesi, çocuklar için sarıya boyanmış yüzük – bilezik, Hurma, küçük şişeye konmuş zemzem (özel tutulan kişilere verilirdi). Gülyağı, esans, yaşmak, eşarp ve benzer bir çok hediye… Kimine çok kimine az verilirdi ama, gelen herkese verilirdi.

Hediyeleri alanlar beğenseler de, beğenmeseler de hediyeleri kabul ederlerdi. Beğenenler hediyeleri herkese gösterir ve evinin görünen yerinde saklardı. Beğenmeyenlerde dedikodusunu yapar, önemsemez çocuklarına oyuncak olarak verirlerdi.

İşte böyle. Sizinle birlikte, yaşı yeten, yetmeyen hepinizle birlikte, altmışlı, yetmişli yıllarda yöremizden hacca gidenleri yolcu ettik ve karşıladık.
Umarım iyi oldu.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar
× YASAL UYARI ! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.