ÇaykaraDernekpazarıÇaykara KöyleriÇaykara Köyleri HaritasıÇaykara NeredeUzungölÇaykara nedirWhatsApp Link Oluşturma
DOLAR
32,5262
EURO
34,7427
ALTIN
2.488,30
BIST
9.524,59
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Trabzon
Az Bulutlu
18°C
Trabzon
18°C
Az Bulutlu
Cuma Parçalı Bulutlu
17°C
Cumartesi Hafif Yağmurlu
19°C
Pazar Açık
20°C
Pazartesi Açık
19°C
reklam

Yayla açıldığında kamyonla yaylaya ilk çıkış

24.10.2018 14:18
A+
A-

Gelinlerin en mutlu günlerinden biridir o gün. Kaynanalar, kaynatalar, çocuklar yaylaya… Gelinler evlerde parakaf yapmaya. İşler onlara kalmış, kalsııın…yaparlar..

Kenarlar (Tarla çevresinde ve fındıklık, çayırlık olan yerlerde kesilen otların genel adı) kesilecekmiiiş… Seve seve keserler. Ormandan kestane yaprağı yapılacak , taşınacak hayatlara(ğayat), tavanlara asılacakmış o da iş mi canım. Kihanların (mısır çapası) zamanı gelmiş.. Büyükler olmadıktan sonra o işte kolay. Bir solukta yaparlar.

Dedim ya gelinlerin en mutlu günlerinden biridir o gün. Ve o günden sonraki tüm yaz günleri. Hiç değilse yağmurlu havalarda oturur çay keyfi yaparlar. Gönül rahatlığıyla sohbet ederler. Kocalarıyla yalnız kalmanın sevincini yaşarlar. Bir yaz boyu çoluk yok, çocuk yok. Büyük yok, inek yok, koyun yok. Ahır yapmak, erken yatmak, sabahın köründe kalkmak yok. Zırıltı, gürültü, ağlama sızlama yok. Kavga niza hiç yok.

Her sene Haziran başında çıkılır yaylaya. Bir hafta öncesinden başlar çıkım için hazırlıklar. En zor iş ise yayla için hazırlanan yükleri kamyonların hareket edeceği yere taşımaktı. İki günde 4-5 hatta bazıları için 6 denim demekti bu. 2 hatta 3 kilometre sırtta yük taşımak zor işti. Ama olsun bütün gelinler o patika yolları yükleriyle bir solukta iner, boş olarak ta yavaş yavaş sohbet ede ede çıkarlardı. Yayla için hazırlanan sekiz on kot mısır çuvalı, bir kaç yük yakacak odun, süt makinası, gerekli kap-kaçak , gaz tuz, şeker, nişadır, göz taşı, kırolin DDT, siçan ağusu gibi olmazsa olmaz ihtiyaç maddeleri… İhtiyarların ve çocukların elbiseleri. Hatta gerektiğinde keçe, kilim, yatak yastık, yorgan. Kavranlar, kazanlar, bakraçlar ve daha birçok şey çuvallara, sepetlere konur, sarılır sarmalanır yük olarak hazırlanır, köydeki evlerden araba yoluna kadar sırtla aşağı indirilirdi. Her gelinin yüklendiği yük 40-50 kilo arasıydı ama alışkındılar yük taşımaya. Zıplaya zıplaya inerlerdi o zor, taşlı, çakıllı, yamrı yumru ve de dikine uzanan patika yolları. Zaman zaman da kaynanalar için “Allah getirmez İnşallah” diye bela yükleyerek inerlerdi arabanın kalktığı yere. Bi beddua bi kahkaha. Bi türkü atma, bi lanet okuma. Arabaların hareket edeceği o sabah gelinlerde neşe, keyif zirve yapardı.

Kaynanalara bile gülücükler atılır, hayırlı yolculuklar dilenirdi. Sonuçta birini kaynanası diğerinin ya anasıydı ya halası ve ya akrabası. O nedenle yer yer sevinçler bazılarından gizlenir, beddua yüklemeler kulaklara fısfıs şekline dönüşürdü. Ama hiçbir zaman “araba devrilsin” “araba yuvarlansın” denmezdi, istenmezdi Arabalar kazasız belasız gitsin gelsin duaları yapılırdı. Beddualar ise “Afacan ölümü vurur inşallah” denilerek kaynanalar ve kaynatalara havale edilirdi. Çünkiii o arabalara sadece kaynanalar binmezdi. Gençler de, gelinlerin çocukları da, yakınları da bazılarının kocaları da binmiş olurdu. İki günde indirilen yükler, kamyonun simsarına tarttırılır, çuvalların, sandıkların ve odun yüklerinin üzerlerine sahiplerinin (evin reisinin) adları yazdırılırdı. Ağırlıkları kilogram başı konulan fiyat miktarıyla çarpılır, navlonları ödenir, arabaya yerleştirilirlerdi. “Aman ezilmesin”, “aman kaybolmasın”, “aman kırılmasın” ,”yırtılmasın” ,”üzerine basılmasın”… tembihleri birbirine karışırdı. Yükler yüklendikten sonra, yolcular binerdi. Kimi zorla çıkar, kimi kaldırılarak, itilerek kamyona adeta atılırdı. Çocukların büyük olanları sevinir. Annesinden ilk ayrılanlar ise cıyak cıyak ağlarlardı. Araba büyük bir horultuyla hareket ederdi.

“Haydi Allah’a emeanet !”

Ve o gelinler yaylaya gönderdikleri çocuklarına buğulu gözlerle el sallayıp güle güle derken, buruk bir sevinçle iç çekip özgür yaz günlerine adım atarlardı.

Naci Altuncu

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar
× YASAL UYARI ! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.